Suriye'nin kurucusu olduğu ve yeniden geri döndüğü Arap Birliğini oluşturan ülkelerin içinde olan üç ülkeye ziyarete çıktığı sırada dostu Putin'in seçimler öncesi Ankara'da kurulan ve mevcut iktidara oy katkısı sunan masada izin verdiği tahıl ve gübre anlaşmasından çekildiği haberini alıp, yaşanan ekonomik ve orman yangınları yüzünden zaten olmayan morali bozulan, Erdoğan'a sorulan ikinci soruya verdiği cevabı bir anda öne çıkıyordu.

Çünkü havuz  medyası ve basının önceden hazırlanmış soruları olduğu söylenen bu sorunun iki önemli yönü vardı. Bunun ilki Arap Birliğine yeniden dönen Suriye'nin yani Esad demeye hazırlanılan Esed'in ziyaret edilecek olan ülkeleri etkilememesi bir diğer önemli yönü ise Sisi ve İsveç gibi elinin tutulabilineceğine bizzat işaret eden Erdoğan'ın yola çıkmadan bu konudaki samimiyetini, dolarlarıyla Türkiye'ye gelmesini istediği Arap şeyhlerine mesaj vermek istemesiydi.
Evet, Avrupa Birliğine girmek istediklerini belirtip. İsveç'in Nato'ya girmesine onay veren aynı Erdoğan'ın yeni ve diğer bir planının Suriye ile barışıp, Arap ve Körfez ile ilişkileri iyileştirmek ve O ekonomimizi, ardından sosyal hayatı zorlayan kötü ilişkileri düzeltmek olduğu alenen görülmekte. Öyle ise benimde altına imza atacağım bu çıkışın hemen ardından, Suriye ile ilişkilerin gidişatına yönelik soruya verdiği ' "Esad'la görüşmeye kapalı değilim. Yaklaşım tarzları önemli. Şu anda Suriye'de Esed, maalesef Türkiye'nin Kuzey Suriye'den çıkmasını istiyor. Böyle bir şey olamaz.' cevabıyla frene yine acı bir şekilde basıyordu.
Ve aynı Erdoğan çıkmayız dediği ve 'Biz orada terörle mücadele ediyoruz. Aynı ifadeyi diğer ülkelere kullanabiliyor mu?" ifadelerini kullanırken hem Suriye'ye hem de Suriye'de bulunan dostu Putin'e, son İsveç toplantısında bir araya geldiğimiz ama hala ilişkilerin gizli ambargolarla devam ettiği alenen bilinen ABD'ye, komşu molla İran'a, daha çok demokrasi ve hak için eylemler yapılan dünyanın 9. güçlü ekonomisine sahip Macronlu Fransa'ya, faiz lobisi diye suçlanan İngiltere'ye de üstü kapalı mesaj gönderip, iyi olacak denen ilişkilere bir tuz daha atıyor.

Evet, camisinde namaz kılmayı hedeflediğimiz ancak bir gece ansızın gidemediğimiz Yunanistan gibi komşu Suriye'de 15 Mart 2011 tarihinden bu yana süren iç savaşa siyasi çözüm çabaları henüz sonuç vermezken, Türkiye ve diğer ülkelerin vatandaşlarının topraklarına dönmesi ve beyinlerinin gelip, ülkelerine hizmet etmesi için 4 kez genel af ilan eden Suriye’deki askeri varlığı sürüyor.
Hâlihazırda Türkiye’nin yanı sıra ABD, Rusya, İran’ın Suriye’de üsleri bulunuyor. Fransa ve İngiltere’nin de söz konusu ülkede askeri varlığı olduğu biliniyor.
Ve Esed pardon Esad'da haklı olarak başta Türkiye'nin olmak üzere topraklarında bulunan yabancı askeri güçlerin sınırları dışına çıkmasını istiyor ve haklı da!
Yani Erdoğan'ın Körfez ziyaretine çıkarken 'açık' dediği o kapıdan dışarı çıkmak istememekle biz samimiyiz demenin arasındaki benzerliğin 'biz demokrasi ile yönetiyoruz...' iddiasında bulunurken demokrasi denen yönetim sonucu seçilen ama hala tutuklu bulunan milletvekiline, iç hukuk, Anayasa ve Avrupa İnsan Haklarının bırakın demesine karşın onca siyasiye kapıları açmamak olduğunu anlıyoruz.
Kısacası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez ülkelerini ziyareti öncesi havuz medyasının masa başında grafiklerle süslediği Türkiye’nin Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ticari ilişkilerini üst düzeye taşıması beklenen kritik ziyaretlerin gündeminde ‘Kalkınma Yolu Projesi’ adı verilen ve yeni bir sınır kapısı hedefi olarak diye servis edilen habere değil Körfez ülkeleri, benim bile inanmadığım Ovaköy Sınır kapısının yanı sıra Ermenistan ile yeni ilişkiler kurulacak deyip Kars Doğu Kapısı gibi 400 bine yakın insanın tıka basa dolu olduğu cezaevlerinin, kapılarını hala açmamakla bu kapıların ve demokrasiye, hak, hukuka tabi ki bunların can verdiği ekonomiye ulaşma yolunu bulmak zor gibi..