“Tarih tekerrürden ibarettir, ders almayanlar için.”
Dersimizi almadığımız için 41 canı kaybettik Bartın’da. Yakınlarına başsağlığı, vefat edenlere rahmet olsun.
Daha 10 yıl geçmemişti memleket olarak bir maden faciası yaşayalı halbuki.
Şimdi iddialara bakıyoruz; Sayıştay’ın Amasra Taşkömürü Müessese Müdürlüğü ile ilgili tehlikeli raporu bir yanda, vefat edenlerin ailelerinden bazılarının, yakın zamanda maden işletmesinin 1 aylık bakıma alınacağına dair söylemleri diğer yanda…
Belli ki, Sayıştay’ın söz konusu raporu dikkate alınmış ve bakımla ilgili bir plan yapılmış ama plan gecikmeli olmuş.
Sonuç; bu gecikme can kaybına mâl oldu.
Şimdi herkesin aklında aynı soru; kim verecek bunun hesabını?
Kim verirse versin, giden canları getirmek mümkün değil elbette ama adalet duygusunun tesisi için birilerinin de hesap vermesi gerekiyor.
Bizde insandan “bol”, çoğunluk için paradan “az” bir şey olmadığı için; maliyet gerektiren iş güvenliğine dair tedbirler gereksiz masraf olarak değerlendiriliyor.
Uzmanların, patlamanın ilk anından itibaren yaptığı değerlendirmeler, Amasra’daki söz konusu işletmede, devlete ait olduğu için özel sektöre göre iş güvenliği tedbirlerinin daha üst düzeyde olduğunu gösteriyor.
Soma maden faciasını takip etmiş bir gazeteci olarak ben de aynı düşüncedeyim; tedbirlerin daha üst düzey olmasının yanı sıra, felaket anında verilen organize refleks konusunda daha profesyonel bir tablo gördüğümü de söylemeliyim.
Peki, o zaman devlet tesisinde çalışmayanın canı daha mı ucuz?
Tarihin, ders almayanlar için tekerrürden ibaret olduğu gerçeğine dönersek; “can paradan daha mı az değerli?”, “41 canın hesabını kim verecek?”, “özel sektörde çalışanın canı yok mu?” gibi duygusal tepkilerin anlamsız olduğunu söylemem gerekir.
Soma’daki 301 can 301 gün, Bartın’daki 41 can için 41 gün ağıt yaksak da kimse geri gelmeyecek.
Asıl iş bundan sonra ne yapılacağı.
* Evet tedbir alalım ama tedbirleri denetleyelim.
-Sayıştay raporu orada bir denetleme olduğunu gösteriyor.-
* Evet denetleyelim ama denetlemeden sonra çıkan rapora göre yeni bir yol haritası belirleyelim.
-Ailelerin söylemleri, 1 ay bakım çalışması yapılması şeklinde yeni bir yol haritası belirlendiğini ortaya koyuyor.-
* Yeni yol haritası belirlediğimizde de zamanında uygulayalım.
-Bakım çalışması daha erken yapılsa idi belki de bu facia yaşanmayacaktı.-
* Özel sektör kuruluşlarını devlet iştirakleri kadar denetlemeye tabi tutalım.
* Bir de, işveren kadar işçinin bu konudaki ihmalkâr tavrını da göz ardı etmeyelim.
İşveren ya da yönetici “kader” deyince kızıyoruz ama en bilindik haliyle kask takmayı bile reddeden işçinin, “Kaderimizde yazılıysa ölüm bizi her durumda bulur.” dediğini atlıyoruz.
İş güvenliği konusu bir bilinç meselesidir.
Ve bunun diplomalı olup olmamakla da ilgisi bulunmamaktadır. Pandemi döneminde memurlara uzaktan eğitim yolu ile verilen iş güvenliği derslerinde, eğitim videolarını açıp sigara molasına çıkan diplomalı memurlarımız bunun en net göstergelerindendir.
Her durumda yücelttiğimiz insan akıl sahibi bir varlıktır ama akla sahip olması, her durumda aklını kullanacağı anlamına gelmiyor.
Aklını kullanıp emniyet kemeri takmayan sürücüyü nasıl ki ceza ile yola getirdi isek, kaskını takmayan işçi ile daha çok para kazanmak hırsı ile hareket eden işveren için de yaptırımların artırılması gerekiyor.
*Son olarak, duygusallığı dozunda bırakalım, üzerini örtmeden gerçeğe odaklanalım.
“Güneşi görmek için karanlığı kazıyoruz.” diyen 22 yaşındaki Yasin Çelik’in sözlerini elbette unutmayalım.
Şehit madencilerin son fotoğraflarını yayınlayalım, gözü yaşlı ailelerin acılarını, “Babam burada” deyip babasının fotoğrafını cenaze başında annesine gösteren kız çocuğunu ekrana taşıyalım.
Ama dozunda bırakıp “yeni bir şeyler” söyleyelim.
Ve o söylenen yeni şeylerin, saatlerce süren tartışma programlarında ve canlı yayınlarda ağıt kültürünü yücelten ve ölüsever yanımızı pohpohlayan şeylerden ziyade; yeni bir facianın daha yaşanmaması için nalına da mıhına da vuran, kimilerinin bir yere yaranmak kimilerinin de tepetaklak etmek saikiyle hareket etmediği, gerçekten de kamu yararını önceleyen şeyler olması gerektiğini fark edelim.