Reklam
Bugun...
Deprem bölgesinden izlenimler – Kahramanmaraş


SELMA KARA Bülten..
haber@bultentv.com
 
 

“Bir uykuya daldık ki, cehenneme uyandık.” demiş Mehmet Akif Ersoy.

Memleket olarak 6 Şubat’ta yaşadığımız Pazarcık depreminin en iyi özetleyen söz bu olsa gerek.

Depremin 4’üncü gününde biz de Bülten TV olarak Kahramanmaraş’ta idik.

Depremin 4’üncü gününe kadar ise gönlümüz deprem illerinde, bedenimiz bulunduğumuz kentlerde idi. Bu açıdan özverili çalışmalarından dolayı ekip arkadaşlarıma teşekkür ederim.

Sabaha karşı saat 03.00’da yola çıktık.

Yola çıkmadan önce yiyecek ve içecek stokumuzu oluşturduk. Yolda ise benzinimiz biter korkusuyla sık sık benzin aldık, ekstra bidonlar doldurduk.

Çünkü TV’den aktarılanlar da gidip dönenlerden duyduklarımız da bu yöndeydi.

Ya benzin biterse, ya dağ başında kalırsak, ya susuz kalırsak korkusu ile çıktık yola.

Ama yoldaki manzara anlatıldığı gibi değildi.

Örneğin bir önceki gün Göksun’dan Kahramanmaraş’a kadar konvoy halinde araç var imiş ama biz öyle bir yoğunluğa da denk gelmedik.

Benzin istasyonlarında sıra vardı ama benzin olmadığından değil olmayacak korkusundan.

Tabi tüm bunların hepsinde, geride 4 günün bırakılması önemli bir etkendi.

Göksun’da bir benzin istasyonunda ihtiyaç molası verdik.

O zaman işin rengi biraz değişmeye başladı.

Sular kırmızı çamurlu akmaya başladı Göksun’dan itibaren.

Benzin istasyonunda bir genç kendisini Kahramanmaraş’a kadar götürüp götüremeyeceğimizi sordu.

Aldık tabi ki. Bandırma’dan geliyormuş, aile büyükleri enkaz altında kalmış. Onları sağ çıkarmışlar.

Sonra ailesiyle birlikte Bandırma’ya çıkmak için yola çıktığında diğer akrabalarının da göçük altında olduğunu öğrenmiş, içine sinmemiş geri dönmeye karar vermiş.

Bu arada Kahramanmaraş’a 50 kilometre kala yolda sarsıntıdan kalma yarıkları görmeye başladık.

Şehrin hemen girişinde, 12 Şubat’ta kendisini bırakmamızı rica etti.

Onun teşekkür edip ayrıldığı yerde, yol kenarında bir bina yıkılmıştı.

İlk canlı yayınımızı burada açtık. Burası 9 katlı bir bina imiş, bina resmen arkaya kaymış. Vefat sayısının fazla olmamasından mutlular. Ama eşyaları evlerde kalmış ve almak istiyorlar, ekiplerin gelmemesinden şikayetçiler.

Beş yüz metre ilerledik, daha büyük bir enkaz.

Üç kardeş bir baba, enkaz altında kalan oğullarını bekleyen 4 kişilik delikanlı grubu, binanın alt katındaki bankanın kolonları kesildiği için yıkıldığını iddia etti.

Sonra da eklediler; bölgeye gelen özellikle gıda yardımları konusunda memnuniyetlerini ilettiler, devlete ve millete teşekkür ettiler.

Yayını kapattıktan sonra Amcamız, kameraman arkadaşımıza, hükumeti övdüğü yerleri kesmemesini söylemiş. Kameraman arkadaşım da, canlı yayında ne söylerse verdiğimizi ifade etmiş.

Anladık ki, hükumete gelen övgüleri makaslayan gazeteciler var bölgede.

Ardından bir genç röportaj yapmak istediğini söyledi.

6 saat boyunca söz konusu binada enkaz altında kalmış. Korkmadın mı dedim, süreci iyi yönettiğini söyledi; zehir gibi bir genç.

O da tam kolonları anlatıyordu ki, bir abi çok hiddetlice, yıkılan bina ve iki yanındaki yıkılmayan binaların aynı müteahhit tarafından yapıldığını, ancak ortadaki yıkılan binaların kolonlarının kesildiğini, konuyla ilgili de 15 gün önce suç duyurusunda bulunulduğunu söyledi. Sonra da ekledi, “Bakın bunları yayınlayacaksınız değil mi?” Yayınlandı bile dedik. Anladık ki, bunları da makaslayan gazeteciler var.

Sonra sandalyede oturan bir genç kadınla konuştuk. Çok dalgın bakışları vardı.

O esnada bir abi daha hiddetlice, insanları kışkırttığımızı söyledi, siyaset yapmayın diye bize kızdı. Dedik biz siyaset yapmıyoruz. Sonra gelip, “Yanlış anlamayın, insanların morali çok bozuk, buraya gelip röportaj yapıyorlar insanları galeyana getirip gidiyorlar, sizi onlardan sandık.” Anladık ki, bölgede kışkırtan gazeteciler de görev yapmakta.

Sonra başka bir enkaz başındayız. Kucağında iki fotoğrafa sarılmış ağlayan bir kadın...

Meğer ağabeyini o göçüğün altında üç gün önce kaybetmiş. Üç gün önce ağabeyi ve ailesinden bir şey bulur muyum diye enkazın başını bekliyormuş. Ve o fotoğrafları bulmuş. Haykırarak ağlaması da ondanmış.

Sonra kültür merkezi önündeki koordinasyon merkezine gittik. Kentte birkaç noktada farklı STK ve kurumların bir arada hizmet verdiği koordinasyon merkezi var.

Burada TÜGVA’nın enerji noktası vardı. 100’ün üzerinde şarj aletini vatandaşın hizmetine sunmuşlar.

Vatandaşlar hizmetten memnun ama enerji noktalarının artırılmasını ve taşınabilir şarj cihazlarının yaygınlaştırılmasını talep ediyor.

Orada yaptığımız röportajlarda bizi en etkileyen 12 yaşlarında olduğun tahmin ettiğimiz bir erkek çocuğunun röportajı oldu.

Ondan önceki ağabeyleri bölgede gıda sorunu olmadığını ama bebek bezi ve çadırda sorun yaşandığını söyledi.

O da dedi ki, “Abla, bebek bezi de veriyorlar ama bazıları çok fazla alıyor. Battaniye de veriyorlar yine aynı. Mesela biz 4 kişiyiz ama arabada yatıyoruz 2 tane aldık ama bazıları alıp alıp götürdü. Onlardan bir tane almalarını istiyoruz.”

Çocuk bile kavramış...

Sonra bir başka kız çocuğu konuşmak istedi. O da gıdamız var ama kışlık ayakkabılarımız yok dedi.

Sonra çadır ve tuvalet ihtiyacından söz edenler...

Gıdayla ilgili sorun yok Kahramanmaraş’da. Kışlık kıyafet, çadır ve tuvalet sorunu var.

Sonra Hayrat Vakfı’nın koordinasyon noktasına gittik. Orada arama kurtarma ekiplerine malzeme desteği, 4 bölgede çadır hizmeti, sıcak yemek hizmeti veren bir lokasyon oluşturmuşlar.

Memleketin dört bir yanından ikinci el kıyafet ve ayakkabı gelmiş. Vatandaşlar buradan gelip alıyorlar.

Sonra bir başka enkaz.

5 katlı bir bina yola yatmış. 8 vatandaş hala göçük altında. 20 dakika içinde kırıcı iki kere girip çıktı, kepçe iki kere girip çıktı.

Çok ince ve zor bir çalışma.

Orada çekim yaparken biri cep telefondan canlı yayın yaptı. Binanın 20 katlı olduğunu ve hiçbir yardımın gitmediğini söyledi yayında. Halbuki bina 5 katlı ve iş makineleri çalışıyor.

Oradan bir başka enkaza vardık. Anneler ve babalar karşıdaki duraklarda ateş yakmışlar, çocuklarının çıkarılmasını bekliyorlar. Bir oğul anası, yan binada aramanın başlatıldığını, bu binada ancak bugün aramaya başlandığını söyledi. Ondan önce de CİMER’e şikayet etmişler. Hemen ardından bir kız çocuğu annesi ve babası. Onlar da aynı şeyleri ifade ediyor. Baba“İş makinesi yok, onu da biliyoruz, adamlara çalışmıyor diyemeyiz ama çocuklarımız burada.” diyor. Hiçbir şey yoksa çocuklarının ölüsünü alma derdindeler.

Burası ekrandan izlediğimiz gibi değil.

Hem daha gerçek hem daha hayâl.

Daha gerçek, çünkü sanal değil; daha hayâl çünkü bu kadar büyük bir acıya nasıl katlanabileceğini anlayamıyor insan.

Bence yaşamadan da anlaşılacak şey değil. Bugün o kadar enkaz gördüm, o kadar acılı göze ve söze tanık oldum bence yine anlamadım...

Bölge çok büyük. Depremin şiddeti çok çok büyük.

Bence depremin meydana geldiği ilk gün kimse gerçeği anlamadı. Gerçekten de anlaşılacak gibi değil.

Buraya gelmeden eksiklerini ve fazlalarını görmek de mümkün değil. O nedenle masa başından yazılan hiçbir şeye itimat etmemek gerekiyor.

Bütün eksiklerine rağmen vatandaşın ortak kanısı; bugünün dünden, yarının da bugünden iyi olacağı yönünde.

Bizim de gezdiğimiz alanlarda gördüğümüz bu idi.

Bu satırları da Hayrat Vakfı’nın koordinasyon merkezinden yazıyorum. Sağ olsunlar, kendileri sayesinde sıcak yemek yedik. Çok lezzetli idi.

Burada en önemli şey, tuvalet ihtiyacımızı da hijyenik koşullarda giderdik.

Tam yazıyı bitirecektim; oturduğum masaya AFAD ekibi geldi. Aralarında bir kadın. Kahramanmaraş’da 2 kadın AFAD personeli olduğun öğrenmiştim. Hemen sordum, o iki kadından biri olduğunu doğruladı.

Sonra bana çekinerek bir şey söylemek istediğini söyledi.

Enkaz görüntülerini vermemizi doğru bulmadığını ifade etti. Nedeni sorduğumda da, “Buradaki herkesin psikolojisi çok bozuk. Yıllar sonra o görüntüleri izleyip tekrar o travmayı yaşayacaklar. Türkiye’nin diğer yarısının psikolojisi de bozuluyor. Onların psikolojisinin düzgün olması lazım ki, buraya destek olsunlar. Yıllar önce Amerika’da İkiz Kuleler yıkıldı, yayın yasağı getirildi. Ben bunları doğru bulmuyorum, burada çocukların psikolojisi açısından hiç doğru bulmuyorum.” dedi.

Gerçekten de çok haklı. Biz gazeteciler bazen, sözümona gazetecilik yapmak uğruna dramın dibine vuruyoruz. Depremde çekilecek en çarpıcı görüntü de enkaz görüntüleri gibi düşünüyoruz. Ancak adını öğrenmediğim o hanımefendi çok doğru şeyler söyledi. Ben de mektepliliğimle övünürüm, kendimden utandım. Benden iletmemi istedi. Ben de kendisine, önce kendimi düzelteceğimi, sonra da bunu yazıp tartışma konusu haline getireceğimi söyledim. Kendisine, önce buradaki cesareti, sonra da beni uyardığı için teşekkür eder ve özür dilerim. Bundan öncekiler için bir şey yapamam ama bundan sonra dikkat edeceğim.

Bu arada, Türkiye’de böyle bir yayın yasağı getirilmesinin nerelere çekileceğini de bir taraftan düşündüm.

Yarın Hatay’da olacağız.

Bu arada, canlı yayınlarımızı ve tekrarlarını www.bultentv.com.tr Web TV adresimizden ve sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.



Bu yazı 1218 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR

ARDAHANLI GAZETECİLER SEÇİM ÖNCESİ BAŞARILMIYDI?


YUKARI