Bir amcam vardı. Babamın üvey kardeşi.
Adı İsmet’ti, biz ona “Ape İso” derdik.
İyi bir adamdı. Ama biraz sinirli biriydi. Tepesi attığında kimseyi tanımazdı. Ölümüne dalardı.
Amcam 70 yaşındaydı ve 50 yıldır İstanbul’da yaşıyordu. Eşi Türk olduğu için de genellikle evde Kürtçe konuşulmazdı ama o bir türlü Türkçe’yi de konuşamıyordu.
Bir gün kendisiyle sohbet ederken Türkçe konuşmakta zorlandığını farkettim. Bir türlü sağlıklı cümle kuramıyordu. Bu haline üzüldüm tabi.
Baktım kendini ifade edemiyor, çok zoruma gitti. En iyisi dedim onunla Kürtçe konuşayım da rahatlasın garibim.
Ben Kürtçe konuşmaya şakalaşmaya başlayınca yüz hatları değişti. gülümsedi, gözlerinin içi gülüyordu.
Sanki birisi ona uzaktan bir müjde getirmiş gibi şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu.
Bir süre konuşmadı. Bir kaç saniyelik derin bir sessizlik oldu. Arkasından Türkçe cevap vererek konuşmaya başladı.
Ben herhalde unutmuştur diye, “Yaw amca dedim (Tabi Kürtçe diyorum) ben Kürtçe konuşuyorum sen bana hala niye Türkçe cevap veriyorsun? Rahat ol yaw, Kürtçe konuş benimle” dedim.
Amcam, utangaç bir yüz ifadesiyle bir süre yüzüme bakarak zoraki konuşmaya başladı.
Tanrımmm…
Olamaz…
Eyvah amcam Kürtçe’yi de unutmuştu!
Kurduğu cümlelerin neredeyse yarısı Türkçe’ydi ve zaten onları da yarım yamalak konuşuyordu.
Şimdi daha çok zorlanıyordu. Hatta Kürtçe hiç konuşamıyordu. Halbuki Türkçe konuşurken o kadar Kürt’tü ki, o kadar Kürt’tü ki, anlatamam!
Sonra anladım ki; Amcam Türkçe’yi de, Kürtçe’yi de konuşamıyordu. Acayip bir şey olmuştu. Sanırım o yüzden bu kadar sinirli, bu kadar vurmak kırmak, dökmek istiyordu.
İnanılmaz bastırıldığı için kendisini başka türlü ifade edemiyordu. Her lafının başında “Wallah balta ile kafasını yararım” lafı çıkıyordu ağzından. Silaha kolay ulaşamadığı için, evde sakladığı bir baltası vardı. Sinirlendi mi anında kapıp çıkıyordu.
Bir kaç kez o baltayla bir kaç vukuatı da oldu. Şans işte, her defasında ufak yaralamalarla paçayı yırtmıştı. Sinirlendi mi gözü bir şey görmezdi.
Sonra bir gün öldüğünü söylediler. Çok kolay söylemişlerdi.
Üzüldüm mü?
Rahatladım mı bilmiyorum. Tuhaf bir duyguydu…
Derin bir iç çektim. Ağlayamadım bile…
Sanırım amcam içindeki öfkeyi de beraberinde alıp gitmişti.
Artık ne Türkçe, nede Kürtçe konuşmak zorunda olmayacaktı!
Sessiz ve gürültüsüz bir ölüm oldu onunkisi.
Geçmişi tamir etmek zor biliyorum, lakin bir insanın anadilini yasaklamak ruhunu hapsetmektir!