Ve 28 Mayıs ve 2. Tur için bende havaalanı olmayan Ardahan'a tur atmak için Kars'a giden uçaktayım…
Ülkemden adını alan uçağa yetişmek için memlekette beni bekleyen eşimin ısrarlı telefonlarının ziliyle uyanamayıp, tv programı sonrası bir iki saat önce sert bir dille tartıştığımız Şeyma'nın güzel sesiyle “Baba” sabah 5'te uyanıp, aceleden beni her yere taşıyan arabama atlayıp, geldiğim ve sevgiliden ayrılmak gibi bir duyguyla “Canım üzülme sadece iki günlüğüne ayrılįyorum” diyerek parka çekiyorum.
Tabi Dersim denindiği sürede hak, hukuk dedikleri için “isyan var” denilip insanların üzerine bombaların atıldığı ilerin sürülen kadın pilotun adı verilen havaalanına girerken dünya lideri denen Erdoğan'ı buraya gelen herkese boy boy posterlerle süslenmiş ama siyasi reklam kokan reklamlarının gölgesinde uçağa yetişmeye çalışıyorum…
Bir tataftan yurt dışı diģer taraftan benim gibi yurt içi yolcusu kalmasın anonsları, diğer taraftan panik içinde koşturanlar…
Tabi TEMPO TV'de iki gün peş peşe yayınladığımız GAZETECİLERLE GÜNDEM adlı programįn stresi ve yorguluğuyla biraz daha uyuyayım diyerek geciken bende o panik ve telaşla artık uzakta, ışıklı tabelada yazılanları okuyamayan gözlerle konumu Kars'ı değil, Doğu adlı gümrük kapısı kapalı Ermenistan'ın başkenti Erivan'ı gösteren Kars uçağını arıyorum…
Evet, bu kez uzun süredir gitmediğim bir yoldan havadan, ülkeyi uzaya uçurduklarını iddia edenlerin vatan-millet-sakarya edebiyatı yetmez din, kitap, hacı, hoca sloganları eşliğinde gittikleri hazır, paket denilen seçimlere bende sizin gibi inanıp, oy kullanmak adına uçuyorum…
Ve İstanbul'un Şişli, Eminönü, Beşiktaş, Levent kısacası 39 ilçesi, 151 köyünün hemen hepsinin trafiğini aratmayan Sabiha Gökçen Havaalından Ardahan'a pardon Ardahan'ın havaalanı yoktu Doğu Expresinin son durağını kendisinden öteye uzatmayan Kars'a uçmak için bineceğim uçağa nefes nefese yetişiyorum…
Kimliğimi ve biletimi uzatmak için beklediğim sırada sağıma, soluma bakıyor, 'Acaba bir tanıdık var mı?' diye düşünürken bir anda kendimi Ardahan ve Iğdır'ı Kars'tan koparan, küstüren sebeblerin başında gelen ve yolcu otobüslerinde su isteyenin muvain tarafından “Eye tuz mu yaladın” diye insanların fırçalanan garajda sanıyorum…
Çünkü sağım, solum. önüm arkam bir anda Ardahanlı, Karslı ve Ardahanlının başlattığı İL kampanyası gölgesinde adeta bedavadan vilayet olan bu yetmezmiş gibi Ardahanlının beklediği, siyasilerinin “gerek yok” dediği havaalanıda yaptırıp, içi boş KAI adı verilen stk'larında olduğu gibi kendisini Kars merkezden iyiden iyiye koparan bir kaç Iğdırlı doluydu…
Ve uçaģa doğru yol alıp, oturacağım koltuğumu arayana kadar o his ve duygudan kopamıyor tam tersi kendimi zamam tünelindeymişim gibi iyiden iyiye yıllar önceki Doğu, Serhat adı verilen otobüslerden birinde kendimi buluyorum…
Gerçi o zamanki sigara, soğan, deri peyniri ve yumurta kokusu olmasada ben dahil hepimiz bir anda doğulu, dağ insaları kimliğine bürünüyor ve Erdoğan gibi bizde batı gömleklerimizi bırakıp, üşütmeyen, sert imaj veren yüzü esmer gömleği giyiveriyoruz..
Bükülmüş belleri dolaysıyla doğru dürüst yürüyemeyen ve “beni toprağımdan ayırmayın…”diyen yaşlılar, teze gelin oldukları ellerinde ki ağlayan bebekleri susturmaya çalışmalarıyla anlaşılan kadınlar, benden beter sakallı, yaşadıklarını ortaya koyan sert yüz hatlı erkekler ve bir kaç yabancı ile havalanıyoruz…
Cam kenarını beklerken kooridor tarafını gösteren hostesinde kuyu başına inmiş, su bidonunun dolmasını bekleyen köylü kızı misali gelen geçene yalandan gülümseyerek, koltuk ve yol gösteriyordu…
Pilotun ezberelediği, yolcularının neyi anlattığını çokta dinlemeyip, bağlamayı beceremediği kemeriyle mücadele ederken bir anda Ardahan yayla yolları olmasa da bir türlü bitmeyen Göle, Hanak, Çıldır yollarındaki sarsıntılara benzer bir gürültü eşliğinde havaalanıyor, Doğu Expresi, Serhat Ardahan otobüsü pardon THY'nın yan ürünü olan Anadolu Jet adlı uçak…
Uçakta soluma, aslı ve çoğunluğu Kürt kökenli Kinzodamalli iki kadın düşüyor, pencere tarafında oturan kadını bölgenin dil şivesiyle '”sen gazeteci fakir değilmisin?” derken ortamızdaki kadın şaşkın bir şekilde bur kadına, bir bana bön bön bakıyor sanki 'kız gazetelik ne işimi var' dercesine korkulu, tedirgin gözlerle beni süzerken…
Bir çok dost, arkadaşımın taşıdığı Akçam ve Şenel soyisimli iki kadınla kısa bir sohbet edip? tanışma faslı eşliğinde iyiden iyiye havalandığımızı titreyen uçağın gövdesinin gıcırdamalarının nedenini “korkmayın ama kemerlerinizde açmayın” diyen hostesin ince sesiyle anlıyorum…
31 bin fitte olduğumuzu anos eden ve Kars havalanına inmeye başladıklarını söyleyen pilot dahil THY'nin sanırım onlarda yaşanan yüksek enflasyondan etkilenmiş ki eskisi gibi ne bir dergi ne bir aparat yemek servisi yapmıyorlar bir nalyon bardak sudan öte…
Ve çıktığımız havadan aşağıda inmeye başlarlen 240 kişilik uçakta 214 kişinin olduğunu kooridorundan yürüyüp uçağın arka bölümünde oturan biri erkek 3 uçak görevlilerinden öğreniyorum..
Ve geri dönerken 215 yolcunun yüz hatlarından kendimce OY tahmini yapıyorum…
Ve bir çoğunun benin gibi yani bugün bu yazının yazıldığı uçağa binenlerin bugün, 28 Mayıs'ta 2. tur için oy kullanmaya ve baharı getirmeye gittiğini sezdim sanki, yazımı bitirip, “kemerinizi bağlayan iniyoruz…”diyen bir başka ama diğerlerinden daha güzel ve samimi güzel hostesin uyarısıyla yol boyu havadan, sudan değil yine bir yaşanmışlığı yazıya çevirip, size okutmanın güzelliğiyle indik Kars'a..
Havaalanında beni
oğlum ve evlilik yıl dönümünü kutlayamadığımız eşimle birlikte iki ülkeye komşu, gazetemin adı Kuzey Doğu'nun Katadeniz'e açılan kapısı Ardahan'a gitmek ve demokrasi, hak, hukuk, adalet ve artık baharın gelmesi umuduyla oyumu kullanmak için…